İktidarın meşruiyet sorunu, iktidarın kaynağıyla yakından ilgilidir.
Çünkü, her iktidar kendi kaynağının ilkelerine, dayanaklarına bağlı kaldığı sürece meşru sayılabilir. Devleti yönetenler, iktidarlarını bir meşruiyete dayandırmazlarsa, o iktidar sürekli olamaz. Bu nedenle meşruiyetin ölçütü iktidarın kaynaklarına dayalı olarak açıklanabilir. Bu açıklamalar genel olarak dört tanedir.
a) İktidar kaynağını “insanın doğasından” alır. İktidar, toplumun içten ve dıştan gelebilecek tehlikelere karşı korunma ihtiyacından doğar. İnsanları koruma, temel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama, ahlaki olarak olgunlaşma ve erdemli insanlar yetiştirme gibi işlevleri yerine getiren iktidar meşru sayılır. Önemli temsilcileri Platon, Aristoteles, Farabi ve İbn-i Haldun.
b) İktidarın kaynağı “Tanrı”dır. Devlet, Tanrı’nın istediği bir kurumdur. İktidar sahipleri Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileridir. İktidar, toplumu Tanrı’nın koyduğu bu yasalara uygun şekilde yönettiği sürece meşrudur. İslam toplumlarında ve Orta Çağ Avrupa’sında benimsenen anlayıştır. Önemli temsilcisi St. Augustinus (354-430).
c) İktidar kaynağını “toplumdaki bireylerin birlikte yaşama isteğinin bir sözleşmeye dayalı olarak ortaya koymasından” alır. Yani devlet ortak iradenin (sözleşmenin) bir ürünüdür. İktidar, ortak iradenin isteği sayılan şeyleri gerçekleştirmesiyle meşru sayılır. Hobbes’e göre, insan doğal durumunda kendi varlığını tehdit eder. İnsanlar birbirlerine karşı duydukları sevgiden değil de birbirlerinden korktukları için bir araya gelerek bir takım haklarını kullanma yetkilerini üstün güce yani devlete devretmişlerdir. Devlet var olmazsa insanlar birbirlerine zarar verirler. Yani devlet, insanların zorunlu olarak bir arada yaşama isteğinden doğmuştur. Önemli temsilcileri T.Hobbes, J.Locke ve J.J.Rousseau.
d) Marksizm anlayışına göre, devlet hizmet ettiği sınıfın çıkarlarını korumasıyla meşru kalır.